26 Temmuz 2011 Salı

AYKUT OĞUT 2. KİTAP / AYNALI KİTAP


Kitabın Arka Kapak Yazısı

Birisi bana "Aykut, hayatında öğrendiğin ve değişmende, başarılı olmanda sana en çok yardımı olan şey neydi?" dese, şunu söylerdim:

"Hiç kimsenin doğrusunu körü körüne takip etmemek! Kendi doğrumu, yani kendi gerçekliğimi ve onu YARATMA gücümü kullanmayı öğrenmek!"

Çocukken izlediğim bir karate filminde kahraman, hayatın sırlarını anlatan kitabı bulmak için düşer yollara. Canavarlarla dövüşüp yendikten sonra bir tapınağa ulaşır. Tapınakta kitabı korumakla görevli rahip der ki:

- İstersen hiç okuma bu kitabı, sadece koruyucusu ol. Çünkü içinde bulacakların hiç hoşuna gitmeyebilir.

Kahramanımız bir an tereddüt eder.

- Deme öyle müdür yaw, uzun yol geldim karıştırma kafamı. Hay Allah, şimdi bakmazsam hanım da çok kızar mahalleye dönünce.

Demez elbette ve kitabın sayfalarını çevirmeye başlar. Gördüğü şey sadece kendi yüzüdür. Çünkü her sayfa AYNADAN oluşmaktadır. O zamanlar hiç anlamamıştım ama 29 Sene sonra, gerçeğin aslında bu kadar BASİT olduğunu öğrendim ve kitabın kapağını ayna yapma fikri çıktı ortaya. "Ehh o zaman kapağı ayna olan bir kitaba bakıp, kendilerini gördüklerinde, ismine de OKUYUCU KARAR VERMELİ" dedik.

Doğrularınıza siz karar verin, kitabın adını bile siz koyun.

Hadi gelin sohbete kaldığımız yerden devam edelim. Alın çayınızı kahvenizi. Oturun yamacıma şöyle...

"Bir varmış bir yokmuuuuş..... Evvel zaman içinde bir evren varmııııııışş..............."

Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…

Eveeeet, büyük bir hız ve keyifle okuduğum Aykut Oğut’un ikinci kitabının yorumu ile karşınızdayım efenim J

Yine aynı akıcı ve eğlenceli anlatım sizi bekliyor bu kitapta da.

Üstelik bu kitabı ne kadar tek başınıza okumaya çalışsanız da en az 4 kişilik bir ekibi oluşturuveriyorsunuz. Siz, Aykut Oğut ,Necati ve Ayten J

Evet, Aykut Oğut güzel güzel anlatıyor, siz hevesli mi hevesli okuyorsunuz.Bu akışa keyifli didişmeleri ile Necati ve Ayten de dahil oluveriyor.Necati ve Aytenle tanışmak için kitabı okumak şart J

İlk kitaptan bağımsızmış gibi görünse de birbirini takip eden bir seri .Öncelikle “Evrenden Torpilim Var” sonrasında bu 2. Kitap okunmalı. Birbirini tamamlayan bir anlatım var.

Evrenden Torpilim Var da olduğu gibi kendi tecrübeleri üzerinden anlatılmış Evren, düşünme şekilleri, egzersizler …

Bu kitabın bir başka özelliği adının olmaması ve üzerindeki ayna ile gayet janjanlı bir görüntüsünün olması.( Yanınızda taşımak için pek ideal olmuyor.Ben sakar biriyimdir, yanımda böyle şeyler taşımam. Evimde itina ile okudum.)

Evet, kitabın adı yok!

Okuduklarımızdan,uygulayabildiklerimizden,yola çıkarak herkesin kendine göre bir isim bulması bekleniyor.Ben de buldum bir isim ama bunu kendime saklayacağım. Sizler de kendi kitap adınızı kendiniz bulunuz J

Kitabın akışında ara ara aynaya bakmanız da isteniyor.Ben de baktım ve ela gözlerime bir kez daha vuruldum. ( Sanırım amaçlanan bu değildi ama neyse… J)

İşim nedeni ile katıldığım bir eğitimin sonunda eğitmen çok hoşuma giden bir şey söylemişti.”Bu eğitimi hepiniz tamamladınız. Ama her biriniz anlatılanları alabildiğiniz ölçüde hayatınıza geçireceksiniz,egzersizleri yaptıkça gelişim göstereceksiniz” demişti.Bu kitapta anlatılanlar da aynen bu şekilde .Önerilenleri tam anlamıyla uygulayabildiğinizde belki çok büyük hayallerinizi gerçekleştirebileceksiniz.Belki de saçma bulup ( okumadan saçma buluyor da olabilirsiniz) alıp bir kenara atabilirsiniz.

Ama ben şunu söylemeden edemeyeceğim.Aykut Oğut’un okuduğum iki kitabı için de bana kalırsa söylenebilecek en kötü şey ” dediklerinin hiçbirine inanmıyorum ama kitabı çok eğlenerek okudum “ olacaktır.

Merak edenlere, dur bir de ben bakayım neymiş bu diyenlere

Keyifle okumalar…

22 Temmuz 2011 Cuma

PERİHAN MAĞDEN HAKKINDA…


Vikipedi’den yazar hakkında bilgi

Robert Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdi. Köşe yazıları yazmaya başlamadan önce 3 yıl Asya'da dolaştı. Hindistan, Japonya ve ABD'de bulundu, çeşitli işlerde çalıştı. 1997-2005 yılları arasında Radikal gazetesinde çalıştı. 2005 sonbaharında Yeni Aktüel dergisinde köşe yazıları yazmaya başladı. 2006 Ekim'inden itibaren de bir süre RED dergisinde yazıları yayımlandı. 2007 Şubat ayından itibaren yine Radikal'de köşe yazıları yazmaya başladı. İki Genç Kızın Romanı adlı kitabı Kutluğ Ataman tarafından İki Genç Kız adıyla filme çekildi.

2008 yılında Mağden'in ilk romanı olan Haberci Çocuk Cinayetleri, Hollanda ve Rusya`da yayınlandı. Hollanda`da Hamide Doğan tarafından Felemenkçeye çevrilen Haberci Çocuk Cinayetleri adlı kitap, Athenaeum-Polak& Van Gennep tarafından basıldı. Rusya`da ise Mağden, kitabın yayınlanmasıyla birlikte Moskova`daki Gayatri Yayınevi`nin ilk Türk yazarı oldu.

Okur Yazar Nane Şekeri yazar hakkında der ki…

Perihan Mağden’i daha çok katıldığı televizyon programlarından tanıyorum.Yazılarını ya da romanlarını hiç okumadım.

Yaz Kitabı, kendisinin okuduğum tek kitabı.Daha önce yazmış olduğu köşe yazılarından hazırlanmış bir kitabı.

Yazılarında kullandığı sivri dil, kendisi ile hemfikir isem çok hoşuma gitti. Değil isem “bu kadar da olmaz canııım” dedirtti J Çok demokratik bir yaklaşımla okudum anlayacağınız :D

Bu kitabının dışında bir de romanını okumak istiyorum.Böylelikle sadece köşe yazarı olarak değil, roman yazarı olarak de tarzını tanımış olacağım.

Keyifle okumalar…

21 Temmuz 2011 Perşembe

YAZ KİTABI


Kitabın Arka Kapak Yazısı

Özel hayatlarını kamuya iştahla açan köşe yazarlarıyla, insanın toplumsal bir malzeme olduğunun bilinciyle kendini okurlarının gözünün önünde didikleyen Perihan Mağden arasındaki farkı en iyi anlatacak olan yine yazılarından başka bir şey değildir.

Bu yazılar bir YAZ KİTABI'na dönüşerek hiç dinmeyen bir sorgulamanın sesini taşıyor okurlara...

Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…

Perihan Mağden’in  yazılarından toplanarak hazırlanmış bir kitap.

Kitabı bazen ,“Valla aynen böyle”  bazen ,“yok canım kesinlikle katılmıyorum” zaman zaman da “bu konu daha güzel anlatılamazdı” diyerek okudum.Yani neredeyse her yazıda karşılıklı konuşarak kitabı tamamladım.

Ama kitabın sonuna doğru Perihan Mağden annesinin kaybı üzerine yazdığı iki yazısını eklemiş ki bu kadar sarsacağını ne kitabın gidişatından, bu kadar sarsılacağımı ne kendimden beklerdim.

Parça pinçik etti beni.

Ben keyifle okudum.Sizlere de;

Keyifle okumalar…

18 Temmuz 2011 Pazartesi

İNCİ ARAL HAKKINDA…


Vikipedi’den yazar hakkında bilgi

İnci Aral, Türk öykü ve roman yazarı.

1944 yılında Denizli'de doğdu. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitirdi.

Altı öykü kitabı, altı romanı yayımlanmıştır. Yazar, 1992 yılında Ölü Erkek Kuşlar adlı romanı ile Yunus Nadi Ödülü'nü kazandı, 2002 yılında yayınlanan romanı "Mor" ile de Orhan Kemal Roman Armağanı'nı aldı.
1994'te yayımladığı Yeni Yalan Zamanlar, 2002'de yayımlanan Mor ve 2007'de yayımlanan Safran Sarı romanını 'Yeni Yalan Zamanlar' başlıklı bir üçleme haline getirdi.

Okur Yazar Nane Şekeri yazar hakkında der ki…

İnci Aral’ın okuduğum ilk romanı ,son romanı Şarkını Söylediğin Zaman.Ancak bu romanla bir bağ kuramadık aramızda.

Sanırım İnci Aral’ın tarzı için yanlış bir başlangıç yaptım.İlerleyen dönemlerde diğer kitaplarını da okuyarak fikrimi oluşturma niyetindeyim.

Keyifle okumalar…

17 Temmuz 2011 Pazar

ŞARKINI SÖYLEDİĞİN ZAMAN


Kitabın Arka Kapak Yazısı

"Bende anlayamadığın nedir biliyor musun?"

"Neymiş?"

"Nazım'ın dediği gibi: 'Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum. Kendi şarkımı.' Ama yapamam biliyorum, çünkü o şarkı içimde kuruyup kaldı. Beni öldüren bu işte."

"Şarkılar bitmez, yeni şarkılar filizlenip doğar her zaman..."

Bu roman, Deniz ile Cihan'ın hüzünlü şarkısını anlatıyor. 70'li yılların sonunda Ankara'da, üniversitede tanışan Deniz ile Cihan'ı ortak tutkuları olan müzik bir araya getirir. Deniz, Ankaralı bir ailenin isyankar kızı, Cihan taşradan gelmiş bir genç adamdır. 12 Eylül öncesinin en karanlık günlerinde yolları kesişen bu iki genç arasındaki ilişki birini tutkulu bir aşka götürürken, diğeri devrimci düşlerinin rüzgarına kapılır. Yaşanmamış bir aşkın izdüşümü, aradan otuz yıl geçtikten sonra farklı bir boyutta, ama aynı tutkuyla iki insana yansır: Biri artık orta yaşını sürmekte olan Cihan, diğeriyse ona hem yabancı hem de son derece tanıdık olan bir kadındır.

İnci Ara, arka planında değişen bir ülke, insanlar, gençlik ve siyaset olan, bambaşka bir aşkın izini sürüyor. Umudun, arzunun, hüznün, şarkılarla canlanan iklimini bir kez daha, derinlik ve ustalıkla anlatıyor.

İnci Aral, Şarkını Söylediğin Zaman'la Türk romanını zirveye taşıyor. Okuyanın aklından yıllarca çıkmayacak bir ezgi dinletiyor.

Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…

Bu kitap ile ilgili ne yazacağımı bir türlü toparlayamıyorum.

Ama kısaca bu roman ile uyum sağlayamadık,galiba ben bu kitabı anlayamadım diye düşünüyorum.

Bir yandan kitabı akıcı,rahat okunur buluyorum.Diğer yandan bir şeyler eksik geliyor.

12 Eylül öncesinde üniversitelerde yaşananlara değiniyor derken konu aşk üzerinde devam ediyor ama neden bahsederse bahsetsin derinlik bulamadım.

Kitabın başında kahramanlardan Cihan, Ayşe’nin şarkı söyleyişini dinledikten sonra Ayşe’de tanıdık bir şeyler bulduğunu söylemesiyle kitabın sonunu ve konusunu da çözdükten sonra çekiciliğini de benim için yitirdi.

Belki de bu kitapta bulmam gereken sürükleyici bir konu değildi bilemiyorum.Hikaye boyunca çarpıcı, insanı sarsıcı anlatımlar, ifadeler varsa lütfen benim kütlüğüme verim ama ben böyle bir şey de bulamadım.

Benden sonra annem de okudu kitabı.Çok beğenmiş.Hatta ben yorumlarımı söylediğimde “Sen anlamamışsın.Yaşamadığın için o dönemi seni etkilememiş “dedi.

Gerçi yakın tarihten hiç de uzak biri değilim,kendimi elimden geldiğince de bu konuda bilgilendirmeye çalışırım ama belki de haklıdır annem.Bilemiyorum.

Keyifle okumalar…

12 Temmuz 2011 Salı

AYKUT OĞUT HAKKINDA…



Yazar’ın Kendi Web Sitesinden

"Evrenden torpilim var" kitabının yazarı Aykut Oğut aslında bir sinema, tiyatro oyuncusu ve seslendirme sanatçısıdır. 1996 Yılında mesleğini yapmak üzere 'Dil bilmeden' Amerika'ya yerleşecek kadar da dik kafalıdır.

1996 yılında, "Hayatta istediğim her şeyi elde edebilirim" diyecek kadar pozitif olan Aykut, büyük hayaller ile gittiği Amerika'da benzin istasyonlarında çalışmaktan, bulaşıkçılık yapmaktan, yıllarca dil bilmediği için bir tek arkadaş bile bulamamaktan, beş parasız kaldığı için parklarda yatmaktan, kaçak olduğu için sürekli polisten kaçmaktan depresyona girmiş ve su yerine alkol içmeyi tercih etmiştir. Pozitif kelimesini ve bu kelimeyi her kullananı da hayatından çıkartmıştır.

2000 Yılında Amerika'nın saygın hayat koçlarından biri olan Darel Rutherford ile tanışması ile hayatı 180 derece değişmeye başlamıştır. Darel'ın yarattığı sistem olan "Çözüm Olmak" sistemini önce öğrenmeye sonra öğretmeye başlamış, ve bu süre içinde "SIR - SECRET " belgeselinden tanıdığımız Mike Dooley ile çalışmaya başlamıştır. İki inanılmaz hoca, Aykut'un hayatına yeni bir yön vermesini sağlarken, 2004 yılında Esra Banguoğlu ile tanışması sonucu Abraham - Hicks öğretilerini de katarak, bu üçlünün arasında başarılı olmaktan başka hiç bir seçeneği kalmamıştır. Onca yıl o kadar pozitif iken neden istediklerini elde edemediğini, mutluluğu neden yakalayamadığını sonunda öğrenen Aykut, iki üç yıl gibi kısa bir süre içinde hayatını komple değiştirmiş ve üç sistemi birleştirip, Esra Banguoğlu ile "G.O.D." sistemini geliştirmiştir. 2009 Yılında piyasaya çıkan kitabı "Evrenden Torpilim Var" 70 baskının üzerinde basılmıştır.

Şu an hem Los Angeles hem İstanbul'da yaşayan Aykut, bir yandan oyunculuğa devam etmekte bir yandan bire bir ve Esra Banguoğlu Oğut ile grup hayat koçluğu workshopları yapmaktadır.

Okur Yazar Nane Şekeri yazar hakkında der ki…

Aslında nasıl olduğunu hala tam anlamadığım ve hatırlamadığım bir şekilde Aykut Oğut’un Evrenden Torpilim Var kitabını alıp okudum.

Açık söyleyeyim hiç bu kadar eğlenceli bir anlatım beklemiyordum.Bu konunun hiç bu kadar yalın ve anlaşılır anlatımı ile karşılaşmamıştım.

Çok eğlenerek, daha önce fark edemediğim bir sürü noktanın farkına vararak okudum.Bunda tek etken yazarın süpersonic anlatımı J

Tabiii bu kadar güzel bir anlatım dili bulmuşken ikinci kitabını da hemen aldımJ Okumaya henüz başlayamadım.Okuduktan sonra burada onu da yorumluyor olacağım.

Yazar hakkında daha çok bilgi edinmek isteyenler için www.ayrasehri.com adresine bir tık yeterli olacaktır.

Keyifle okumalar…

10 Temmuz 2011 Pazar

EVRENDEN TORPİLİM VAR


Kİtabın Arka Kapak Yazısı

Siz hiç 150 kilo oldunuz mu? Sizin hiç yabancı bir ülkede bavulunuzu kaybettiğiniz, sabahları mısır gevreğine bira döküp hayatta kalırken günlerce tek kelime bile konuşmadığınız, dayak yedikten sonra girdiğiniz komadan bir gözünüzü kaybetmiş olarak çıkıp tekrar parklara döndüğünüz, annenizi kaybettikten sonra hapiste yatarken babanızı kaybettiğiniz oldu mu?

Benim oldu.

Peki ya sonra o yabancı ülkenin dilinde şakır şakır konuşup hatta seslendirme yönetmenliği bile yaptığınız, o ülkedeki filmlerde başrol oynadığınız, 70 kilo verip filinta gibi olduğunuz, yeni ve mutlu bir hayat kurduğunuz, elinizi attığınız her işi altın yumurtlayan tavuğa çevirdiğiniz, her saniyenizi gülümseyerek geçirdiğiniz, hayatta istediğiniz her şeyi elde etmeye başladığınız oldu mu?

Benim oldu.


Nasıl mı?

Gelin anlatayım...

Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…

Düşünce yapınızı, tercihlerinizi şekillendirerek elinizdekileri kaybedeceğinize ya da tam tersi istediklerinizi elde edebileceğinize inananlardanım.Henüz büyük şeyler kazanamasam  Evren ile doğru mesajlaşmaya çalışıyorum.

Şu ana kadar öğrendiğim  ise ; Evren, gidiş yoluna puan vermiyor,sonuca bakıyor J
Bu yazdıklarıma bakarak bir kitap okudum ve hayatım değişti diyeceğimi sanmayın.Birkaç kitap okudum ve bu konuda yol kat ettim.

Evrenden Torpilim Var ise bu tip kitaplar içerisinde en çok verim aldığım,çok eğlenerek okuduğum bir kitap .Alıp bir anda okuyup bitirivermek istedim ama kendimi tuttuuuum ve bölüm bölüm, konu konu içime sindire sindire okumaya çalıştım.

Sonunda bir fark gördüm mü?

Evet.

Aykut Oğut’un çok güzel bir anlatım dili var.Dedim ya çok eğlenerek okudum.Öğle emir kipinde şunu yapın, bunu yapmayın,buna inanın buna inanmayın şeklinde anlatmıyor.Kendi hayatı ve deneyimleri üzerinden elde ettiği tecrübelerini paylaşıyor.Olaylar karşısında uygulayabileceğiniz tercihler sunuyor size.

Ve öyle keyifli bir dille anlatıyor ki bu konularla hiç alakanız , ilginiz olmasa bile çok zevk alarak okuyacağınızı düşünüyorum.Ben okurken sürekli gülümsedim J

Keyifle okumalar…

5 Temmuz 2011 Salı

FOTO ATLAS – YAZ 2011


Bu dergiyi ilk kez alıyorum.Son zamanlarda fotoğrafçılıkla uğraşmaya başladım ve bu konuda kitap, dergi ,internet forumları falan ne varsa okumakla meşgulüm.Bu işi kendi kendine öğrenme isteğinde olduğum için bu tip yayınları çok inceliyorum.

Şu ana kadar okuduğum dergilerin çoğunda bol bol lens ve makine tanıtımlarını, fotoğraf ekipmanlarının tanıtıldığını gördüm.Bu hem benim gibi henüz yolun başındaki biri için kocaman bir yığın oluştururken hem de elimdeki setin ne kadar eksik olduğunu düşünmeme neden oldu.Bu tip dergileri incelediğinizde kendi seviyenizi unutup sürekli şunu da almalıyım, bu olmadan olmaz gibi düşüncelere kapılıyorsunuz.Gerçeğinizden uzaklaştırabiliyor.Belki sonra yol kat ettiğimde o dergileri de düzenli takibime alırım.

Foto Atlas’ı ise onlardan daha farklı buldum.Sizi derginin içinde bir market beklemiyor. Aksine size vizyon ve bilgi katabilecek fotoğrafçılık yazıları var.Ve tabiiii muhteşem fotoğraflarJ

Ören yeri çekimlerini ben de çok sevdiğim için bu ay bu konuda yazılmış bir yazıyı çok beğendim.

10 ayrı fotoğraf sanatçısının çekimlerinde hangi lensleri ve neden tercih ettiklerine dair yazdıkları yazı da çok faideli idi.

Bir de Özel Koleksiyon serisinden Gezi Fotoğrafları Nasıl Çekilir isimli kitapçık hediyesi var.Bu kitapçığı henüz okumadım şöyle bir göz attım. O da çok yararlı gibi görünüyor.Ben Atlas’ın bu kitapçıklarından çok faydalanırım.Hatta bu kitapçık ekine bakıp  o ayki dergi başlıklarına bakmadan dergiyi aldığım da çok olmuştur J

Sadece derginin piyasaya çıkış dönemlerini anlayamadım.Üzerinde YAZ 2011 olarak belirtilmiş.Yıl içinde çeyrek dönemlerde çıktığını düşünüyorum ama sayı 12 demiş.Bu dergi o kadar eski mi?

Bilen varsa bana da söyleyebilir mi?

Keyifle okumalar…

3 Temmuz 2011 Pazar

ATLAS - TEMMUZ 2011


Bu Pazar günümü tam anlamıyla Atlas dergisinin Temmuz sayısı ile dolu dolu geçirdim.Süperdi.Tavsiye olunur J

Elimde dergi yattığım yerden bir sürü yere gittim yine.Gezdim, fotoğraf çektim,gittiğim yerlerdeki insanlarla sohbetler ettim.

Atlas Dergisi Temmuz ayı sayısında neler bulabilirsiniz?

İçerikten önce eki ile başlamak istiyorum çünkü bu ayki eki Tatil Atlası J

Türkiye’de görülmesi gereken belli başlı yerlere ait konaklama, yeme içme, irtibat ve gezilecek noktaları ile ilgili çok güzel hazırlanmış bir rehber.İlk işim hiç üşenmeden kaç yer tanıtılmış ve ben bunlardan kaç tanesini gezmişim diye saymak oldu.Toplam 158 yer önerilmiş ben bunların 49 ‘unu görmüşüm.Biraz hayal kırıklığına uğradım.En azından yarısını falan bulur sanmıştım ama öyle değilmiş. Özellikle Karadeniz bölgesinde nerdeyse sınıfta kalıyordum.Çoğu yeri görmemişim.Şimdi gezme plan ve hayallerime daha çok yer ve öncelik vereceğim J

Gezmek falan deyince, hele bir de gezme konusunda pek bereketli bir yıl geçirmeyince böyle elime geçen ilk gezi rehberinde klavyeme kuvvet yazıyor da yazıyorum .

Hızlı bir şekilde bu ruh halinden sıyrılarak dergi içeriğinden bahsetmeye geçiyorum.

Dergideki konuları açıkçası seçerek okudum.Bazılarına göz gezdirdim sadece.

Öncelikle Gökçeada’da Sörf Tutkusu yazısında başlıktan da şıpadanak anlaşıldığı üzere Gökçeada’nın sörf açısından önemli bir merkez olmasından bahsediliyor.Gökçeada’yı detaylı bir şekilde gezmiş ama mevsimi uygun olmadığı için denizine girememiş biri olarak yazıyı okurken hiç zorlanmadan kendimi Gökçeada’da buluverdim J

Sayfalarda ilerlediğinizde Kütahya’daki siyanür faciasında son gelinen noktayı güzel ve net bir özetle buluyorsunuz.Şimdi gündemde değil ama artık hayvan ölümlerinin başladığı ve insanların hastaneye kaldırıldığından bahsediliyor.

Dedim ya daha çok ilgimi çeken yazıların tamamını okudum diye.Amasra’da yapılması planlanan termik santral projesinden haberdar oldum.Bu proje için 3 bin 500 dönümlük bir ormanın feda edilmesi gerektiği belirtilmiş.Bakalım bu çalışma ne yönde ilerleyecek?Bu konuda bir platform oluşturulmuş.Platformun internet sitesi : www.bartinplatformu.org.

Derginin içinde hoplaya zıplaya ilerlerken okuduğum sıradaki yazı Mardin Midyat’a bağlı Mercimekli ( eski adı Hebsınes) köyünde yaşayan çok kültürlülüğümüzün örneklerinden Mıhellemiler ile ilgili yazıda duruverdim okumak için.Kültürel yapıları, günümüzde geleneklerini yaşatma şekilleri anlatılmış bu yazıda.Ayrıca Mıhellemiler’in dünyada yaşadığı ve güçlü olduğu ülkeler de belirtilmiş.Hiç bilmediğim bir konuydu benim için aynı ülkede yaşadığımız kültürleri tanımak adına faideli oldu.

Konya –Karaman bozkırlarının son yıllardaki yağışlarla nasıl yeniden eski verim ve güzelliğine kavuştuğu Bozkır’ın Dirilişi yazısında anlatılan bir başka konu.Burada fotoğraflar çok güzel.

Ve en son olarak bu yıl 400.doğum yılının kutlandığı Evliya Çelebi’nin gözünden İstanbul’un Tılsımları işlenmiş.İstanbul’u düşmalarından koruyan bu tılsımların neler ve nerelerde olduğu,şehri nasıl koruduğu anlatılmış.Çok keyif alarak,çok ilgilenerek okudum Tılsımlarla ilgili yazıyı da.

İşte 1 günde böyle Türkiye’nin çeşitli yerlerine gidip,hiç bilmediğim kültürlerle tanıştım Atlas Dergisi Temmuz sayısı ile birlikte.Ben çok iyi vakit geçirdim. Okumak isteyenler olur ise;

Keyifle okumalar…