24 Haziran 2011 Cuma

SERENAD


Kitabın Arka Kapak Yazısı

Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.

1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile'ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.

Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.

Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da Zülfü Livaneli'nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz dengesi.


Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…

Kitabı alırken tek bir nedenim vardı.Zülfü Livaneli’nin yeni kitabı olması.

Konusu ile ilgilenmemiştim bile…

Okumaya başladığımda ise gördüm ki bu kitapta benden çok şey var.

Öncelikle İstanbul Üniversitesi mezunu olmam ve kitabın kahramanının İstanbul Üniversitesi’nde çalışan birisi olması.İstanbul Üniversitesi’nin bir dönemine değiniyor olması.

Nazi Almanyası’ndan kaçarak Türkiye’ye gelmiş ve İstanbul Üniversitesinde hocalık yapmış profesörler bilinir.Ben, bu konuda genel anlatılanlar haricinde çok da bilgili sayılmam.Kitapta yazar bu konuya da değinerek sıkmadan okuyucuların bilgilenmesini sağlıyor.

Kendime ait bulduğum bir başka konu da bu topraklara göçerek gelen ve yerleşen , buraları yurt olarak benimseyip seven insanların hikayeleri,buralara gelişlerinin arkasında yaşadıkları.

Benim ailemin her iki tarafı da göçmen genler taşır.Tatar ve Balkan genleri.Bu kitabı okuyana kadar bu konuya sadece taşıdığım genetik özellikler olarak gayet sığ bakmışım.Şimdi acaba benim atalarım hangi hikayelerle buralara gelmiş , neler yaşamışlar diye düşünüyorum.

Veeee hayatımda belki de ilk kez bir romanda okuduğum aşk hikayesinden bu kadar etkilendim.Max ve Nadia’nın hikayesi çok sarstı.Hiç bilmem böyle tepkilerimi.Ama içimin sızladığını itiraf etmeliyim .Şaşırtıcı J

Konusuna gelince Üniversitede görevli halkla ilişkiler sorumlusunun , işinin rutin bir parçası olarak Alman Profesör Maximilian Wagner’ı İstanbul’a gelişinde karşılaması ve kendisine eşlik etmesi ile hayatının değişmesi,elde ettiği yeni bakış açısının kendisini nasıl güçlendirdiğinin,özgürleştirdiğinin hikayesi.

Tüm bu değişimleri yaşarken yukarıda bahsetmiş olduğum gibi birkaç döneme ait tarihin üzerinden de geçerek hikayeyi son derece akıcı bir şekilde aktarıyor.

Keyifle okumalar…

2 yorum:

  1. Niye bir tek ben sevemedim bu kitabı? Bende bir gariplik var galiba:))

    YanıtlaSil
  2. Öyle deme Leylakcığım.Senin kitap çizgin çok özel:)

    YanıtlaSil