İtiraf
ediyorum.Ben bu kitap diyeti olayına son zamanlarda uyamamaya başladım.
Burada
yok öğle tatilimde kitapçı gezdim kitap almadım,yok sadece stoklarımdan
kitaplar okuyorum diye cır cır konuşup
hava attım ama son zamanlardaki kaçamaklarım artık yoldan iyice çıkmama neden
oldu.
Stoklarıma
yeni ( ama çok güzel ) kitaplar ilave ettim.
Okumayı
planladığım elimdeki bütün kitapları günlük yapacağım işleri de yazdığım küçük
defterimin arkasına yazmıştım ve okudukça üzerini çiziyordum.Ama liste gözümün
önünde olmayınca beni pek gaza getirmiyordu ve okuma hızımı da düşük
tutuyordum.
Defter
bitip yeni defterimi kullanmaya başlayınca okunacaklar listemi fotoda
gördüğünüz gibi listeleyerek odamdaki mantar panoma astım.Şimdi okudukça
üzerini çizip kırmızı kırmızı puantiyeli stickerlerımla işaretliyorum.Çok
hoşuma da gidiyor sonuca bakmak J
Ay
sonlarında listemin son halini çekerek paylaşmaya karar verdim.Böylelikle
hedefimi daha rahat yakalayacağımı umuyorum.
Kitap
okurken de böyle yaparım aslında. Kendime kitapta belli bir yer seçerim.Oraya
gelene kadar okurum.Bu yöntemin iyi yanı hızlı ilerlemem, kötü yanı ise hedef
bölüme gelince vaktim de olsa daha fazla ilerlemeyip tembellik yapmam J
Ay
sonlarında dedim ama bu sefer ayın sonundan bir gün önce yazmak istedi
canım.Zaten bugünden yarına bu sefer bişi değişmeyecek J Yani şimdi yazmamın bir sakıncası yok.
Bakalım
hem blogda yazmak için hem de okuma
adedi olarak rapor vermek için bulduğum bu metod kitap stok eritmemde ne kadar
faydalı olacak?
Takip
edip görmek lazım.Ben olsam beni takip ederdim J
-Son günlerde çok moda… Bütün ünlüler de yapıyormuş…
-Hımm…
Hepimiz modern çağın karmaşası içinde kayboluyoruz çoğu zaman. O kadar yoğunuz
ki kendimize ve bize ait olan şeylere yeterince zaman ayıramıyoruz.
Esra E. Karaosmanoğlu, Acemi Yoginin El Kitabı adlı kitabında gündelik hayatın
baş döndürücü yoğunluğundan sıkılan ve kendine zaman ayırmak isteyen her insanı
yogayla tanıştırarak yoga konusunda aradığınız temel bilgileri bulabileceğiniz,
çoğu zaman mizahi bir dille kaleme alınmış, eşsiz ve keyifle okunan bir kaynak
sunuyor. Yoga ile hiç tanışmamış olsanız bile, bu kitap yoga felsefesini
anlamaya ve kendi yoganızı evde uygulamanıza yardımcı olacaktır. Artık
kendinize zaman ayırıp, hem yoganın temel hareketlerini öğrenmek hem de dünyaya
daha farklı ve daha iyimser bir şekilde yaklaşmak istiyorsanız, Acemi Yoginin
El Kitabı tam size göre!
Kendiniz için denemeye değer…
Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…
Son
birkaç kitabım tarihi romanlar oldu.Hadi sizi başka bir dünyaya,Yoga dünyasına
tekrar davet edeyim J
Kısa
bir zaman önce okuduğum Acemi Yoginin El Kitabı’nı kitapçıda gördüğümde önce
pek işe yarar olabileceğini düşünmedim.Yogaya ilgi artınca bir kitap daha işte
dedim ama kendimi kitabı incelemekten de alamadım ( bunda bir süredir zorunlu
olarak yoga derslerime ara vermemin suçluluğu da olabilir).
İyi
ki de kendimi alamamışım.
Yazarın
anlatım dili harika.Yoga nedir ne değildir konularını son derece yalın, eğlenceli
ve faydalı bir şekilde anlatmış.
Kitapta
beni mutlu eden bir konu da yazarın anlattığı konuların çoğunu biliyor
olmamdı.Yoga çok uzun bir yol.Öyle hemen öğrendim ,tamam diyemiyorsunuz.Ama
yeni başlayanlar seviyesini biraz ilerletmiş olduğumu görmek süperdi J
Kitabın
içinde anlatılan ve bilmediğim diğer konuları da okuyarak öğrenmiş oldum ki pek
bir faideli oldu benim için.
12
tane temel yoga duruşu fotoğraflarla anlatılmış.Yoga dersleri almış, kendi yoga
seanslarını yapan yogi ve yoginiler için pratik bir program olmuş.
Yoga
ile ilgili yazdığım her yazıda olduğu gibi burada da yine belirtmek
isterim.Yogaya başlamanızı ne kadar şiddetle öneriyor isem, yoga insanın
kendine yaptığı en iyi yatırımlardan biridir desem de yeni başlayacak iseniz
kendi başınıza değil, öncelikle işini iyi bilen bir yoga eğitmeni ile
çalışmanızı aynı şiddetle yineliyorum.
Etrafımda
gördüğüm, ya yoga çok hafife alınıyor ya da her yaşta yapılabilirliği göz ardı
edilerek çok zor olarak algılanıyor.
Ben
başladım gördüm.Ne çok kolay ne de yapılamayacak, ertelenecek bir şey.Başlayın
ve deneyimleyin. Öncesinde
araştırma yapmak ister iseniz de bu kitap güzel bir başlangıç olabilir.
Mustafa Kemal Paşa'nın en yakın arkadaşlarından biri ve
başyaveri Salih Bozok'un hiçbir yerde yayınlanmamış anıları ve onun gözünden
Atatürk'ün özel hayatından bilinmeyen kesitler...
Atatürk'e tapan iki kadın... Fikriye ve Latife
Hanımların Atatürk'ün hayatındaki yerleri ve seyirleri... Biri, Kurtuluş Savaşı
öncesinden beri onunla olan Fikriye Hanım, diğeri İzmir yangını sebebiyle
Paşa'yla tanışan ve yeni bir yangına tutulan Latife Hanım...
Fikriye Hanım'ın Avrupa'dan zamansız dönüşü, Latife
Hanım'la tanışması, Çankaya'ya alınmamasıyla birlikte acı intiharı...
Atatürk'ün özel hayatının anlatıldığı ve onun
bilmediğimiz yönlerinin çarpıcı bir şekilde dile getirildiği bir kitap...
Okur Yazar
Nane Şekeri kitap hakkında der ki… Turgut Özakman’ın Cumhuriyet 1 kitabını okurken bu
kitaptan bahsetmek aklıma gelmişti.
Cumhuriyet 1 ‘de Latife Hanım ile ilişkisi işlenen konulardan
biriydi.
Çok oldu Latife ve Fikriye kitabını okuyalı.Bu yazıyı
yazmadan önce kontrol de ettim.7 yıl önce okumuşum. Atatürk’ün başyaveri Salih Bozok ‘un anılarından
derlenerek hazırlanmış bir kitap.
Şimdilerde pek raflarda yok.İlginizi çekerse sorup soruşturmak gerekebilir.
Merak edenleriniz olabilir diye düşünerek burada bahsetmek istedim.
1 Eylül
1930 tarihinde Ankara'da
dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.
Bir süre avukatlık yaptı. Köln Üniversitesi Tiyatro Bilimi Enstitüsü'ne devam
ettikten sonra Devlet Tiyatrosu'na dramaturg
olarak girdi. TRT'de Merkez Program
Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı, Devlet Tiyatrolarında Genel Müdür
Başyardımcılığı ve 1983
- 1987
yılları arasında Genel Müdürlük yaptı.
1988-1994
yılları arasında Radyo-Televizyon Yüksek Kurulu'nda üyelik ve başkan
yardımcılığı görevlerinde bulundu. Uzun yıllar Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nde (DTCF Tiyatro)
kadrolu öğretim görevlisi olarak çalıştı ve Dramatik Yazarlık dersleri verdi.
28 Eylül1998'de, üstün hizmetleri
nedeniyle Anadolu Üniversitesi'nce ve 2007 yılında,
mezun olduğu ve uzun yıllar görev yaptığı Ankara Üniversitesi'nce 'fahri doktor' unvanı
verilen Özakman, sayısız esere imza attı.
Nisan
2002'de Eskişehir Belediye Başkanlığı, açtığı ikinci tiyatroya 'Turgut Özakman
Sahnesi' adını verdi. 2006 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Özakman'a
Üstün Hizmet Ödülü verdi. 2005 yılında piyasaya sürülen , 50 yıla yakın bir
sürenin emeği olan ve Kurtuluş Savaşı'nı romansı bir dille anlatan Şu Çılgın Türkler (Bilgi Yayınevi) adlı
belgesel-romanı, cumhuriyet tarihinin en çok satan kitabı oldu. Haftalarca çok
satanlar listelerinde ilk sırada kaldı.
Turgut
Özakman evli olup, üç çocuğu ve dört torunu vardır.
Okur Yazar Nane Şekeri yazar
hakkında der ki…
Tarih
romanları okuyarak tarih bilgisi edinileceğine hiç inanmayan biriyim.Ama bu
düşüncemi Turgut Özakman’ın kitaplarını okurken alıp bir kenara atıveriyorum.
Özellikle
kitaba düşülen notları tek tek okuduğunuzda ne kadar ciddi bir literatür
taraması yapıldığını,çok çeşitli kaynakların okunarak incelenerek son derece
titiz bir şekilde romanlarına aktarıldığını görebiliyorsunuz.
Roman
ve inceleme arası bana göre bu kitaplar.
Ayrıca
Turgut Özakman’ın katıldığı programlarda konuşmalarını dinlemeyi de seviyorum.
Şu
Çılgın Türkler’i okurken serviste arkadaşımla aynı anda kitaplarımıza
gömülüyorduk ve Turgut Hoca şöyle güzel anlatmış, Turgut Hoca yine harikalar
yaratmış diye diye okumuştuk.
Yakın
zamanda Kıbrıs Harekatını anlattığı kitabı çıktı.Onu henüz okumadım.Ama en kısa
zamanda alıp okumayı planlıyorum.
1923-1938
Cumhuriyet dönemini anlatan Cumhuriyet – Türk Mucizesi'nin bu ikinci kitabıyla
Türkiye Üçlemesi son buluyor. Bu kitabi da okumanızı diliyoruz. Çünkü:
Çanakkale, Milli Mücadele ve Cumhuriyet bir bütündür. Yakın tarihimizi
oluşturan bu üç aşamalı dönemin tarihini iyi bilmek zorundayız. Yoksa bugünü
anlayamaz, yarını kestiremeyiz.
Çanakkale ve Milli Mücadele ruhu, bağımsızlık sevdası, yurt sevgisi, azim,
sabır ve akıl Cumhuriyette kucaklaşıp birleşti, Türk Mucizesi oluştu. Bazı
Batılı gözlemciler neden bu dönemi Türk
Mucizesi diye nitelediler?
Millet M. Kemal Paşa’nın açtığı istiklal, milli irade ve uygarlık bayrağı
altında toplandı. Dünyaya egemen galiplere ve onların yardakçılarına karşı,
yarı çıplak dört yıl daha dövüştü. Vatan
düşmandan kurtarıldı.
Ama 1923'te Türkiye 12 milyon nüfuslu, Anadolu'da tek fabrikanın bulunmadığı,
geri, ilkel, yoksul, bütün nüfusunun sadece % 7'si okur-yazar olan bir köylü
toplumuydu. Kadın-erkek eşitliği söz konusu bile değildi.
Sıra milleti kurtarmaya gelmişti.
Gazi M. Kemal Atatürk ve ideal arkadaşları ortaçağı yenmek, çağdaşlığı
gerçekleştirmek için bir avuç bütçe, halkın desteği ve uygarlık öncülerinin
özverileri ile birçok siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik devrimler, olağanüstü
atılımlar yaptılar. On beş yıla destanlar, efsaneler, harikalıklar sığdırdılar.
Okudukça şaşacak, hayran kalacaksınız.
Bu tarihi doğru bilirsek aramızdaki birçok anlaşmazlık sona erer.Birçok sorunun
kaynağı doğru tarihi kirleten yalanlardır. Doğru tarih kutup yıldızı gibi
doğru, kurtarıcı yolu gösterir. Her alanda çağdaş uygarlığa ulaşmak, bunun
gereklerini yerine getirmek zorundayız. Geri kalan dona kalır.
Sözün özü, Atatürk'e yürüyelim!
Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…
Cumhuriyet
– Türk mucizesi Türkiye Üçlemesi’nin dördüncü ve son kitabı.
Kitabın
bitirildiği noktayı ve buna vereceğim duygusal tepkiyi çok iyi bildiğim için son bölümlerini evde okumayı tercih ettim. Çok
da iyi yapmışım,kendimi iyi tanıyormuşum.Yanılmadım.
Bu
kez , Cumhuriyet döneminin ilk 15 yılla ait bölümü yıl yıl anlatılmış.
Her
yıl elde edilen ekonomik büyüme, gelişmeler, Türk Edebiyatı’nda o yıl basılmış
yeni romanlar gibi o yıla ait detaylar da kitabın dip notlarında özet olarak
belirtilmiş.
Dip
notlara gelince.İçeriklerde değil ama rakamsal sıralamasında hatalar var.Sadece
serinin bu kitabında rastladığım bir durum.
Cumhuriyet
– Türk Mucizesi 2 , diğer kitaplar gibi roman olarak yazılmışsa da diğerlerine
göre daha çok bir araştırma kitabı gibi okuyorsunuz.Anlatım dili de bu kitapta
daha çok bu şekilde.
Atatürk’ün
ölümüne kadar olan dönemi Turgut Özakman yine çok güzel anlatmış.Yine
etkilenerek ve beğenerek okudum.
Bütün
seri birbirinin devamı şeklinde olduğu için sırası ile ve bana göre tamamı ile
okunmalıdır. Böylelikle yapılmak istenilenlerin ne kadar gerekli olduğu, ne
kadar zorluklarla elde edilen büyük başarılar olduğu daha anlamlı , daha
anlaşılır olacaktır diye düşünüyorum.
'Cumhuriyet',
Türkiye Üçlemesi'nin üçüncü kitabıdır (birincisi Diriliş, ikincisi Şu Çılgın
Türkler).
Objektif
bilim adamları Milli Mücadele ile başlayıp Cumhuriyet'le süren bu dönemi Türk
Mucizesi diye adlandırıyorlar.
Kitapta,
Büyük Zafer'den Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna kadarki olaylar yer alıyor.
Bir yanda
cumhuriyetçiler var, öte yanda bu daha iyi, daha insanca, daha onurlu düzeni
istemeyenler. Ders ve
ibret verici, uyarıcı bir dönem.
Okur
Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…
12 Kasım
1922 ve 29 Ekim 1923 dönemi işleniyor.
Yine çok
güzel bir anlatım.
Ders
kitaplarında başlıklar halinde okuduğumuz, maddeler halindeki olayları ( sanki
o maddeleri sayarken çok kolay elde edilmiş gibi ) bu kez savaş alanları
haricinde kazanılan büyük zaferleri neredeyse yaşayarak okudum.
Artık
Büyük Zafer kazanılmıştır.Peki savaş sırasında tek bir amaca yönelerek
kenetlenmiş kişiler zafer sonrasında yeni
düzen ile ilgili de aynı birlikteliği gösterebilecekler midir?
Şimdi
başka mücadelelerin zamanıdır.
Kitapta
ağırlıklı olarak Padişah Vahdettin, Lozan Anlaşması,Latife Hanım dönemi ve
kadınların adım adım yenilenen ülke ve yaşam içerisinde haklarını nasıl zorluk,
sabır ve uğraşla elde etme çabaları öne çıkıyor.
Lozan
Anlaşması’nı daha çok hangi tarihte ve ne amaçla imzalandığı bir sınav sorusu
gibi çıkıyor karşımıza.Ama orada ayrı bir destan yazıldığı, Lozan zaferinin ne
şekilde kazanıldığının detaylı şekilde kitapta işlenmesi çok başarılı.İsmet
İnönü’nün büyük iradesi ve kıvrak zekası,dehası…
Kadınların
yeni oluşan düzen içerisinde belki de şimdi hiç düşünmeden sahip olduğumuz
haklarımız için nasıl mücadele verdikleri, nasıl zorluklarla karşılaştıkları ve
şu anda küçük gibi görünen ama o dönemde
devrim olarak tanımlanabilecek zaferleri.
Turgut
Hoca’nın bu kitabını da çok beğenerek , övünerek, sahip olduklarımla ilgili
farkındalığımı arttırarak okudum.
Keyifle
okumalar…
Not:Yine dipnotları eş zamanlı olarak okumanızı tavsiye
etmeden bitiremeyeceğim bu yazıyı.