28 Ekim 2011 Cuma

APTALLAR GEMİSİ



Kitabın Arka Kapak Yazısı

16. yüzyıl ressamlarından, ömrü boyunca katı ahlakçı egemenlerin hışmına direnen ve sonunda hunharça öldürülen Hieronymus Bosch'un "Aptallar Gemisi" adlı tablosunun karşısındayız...

Gregory Norminton, Bosch'un kahramanlarının ağzından anlattığı; kimi komik, kimi düşündürücü, kimi duygusal, ama hepsi de incelik ve zeka yüklü öykülerle, bu ünlü tabloyu dillendiriyor bizler için.

Keyifle okuyacağınız renkli ve düşündürücü bir öykü-roman.

Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…

Aslında  eski bir kitap.

Bosch hakkındaki kitaptan bahsedince uzun zaman önce okunup kitaplığımdaki yerini almış bu kitaptan da bahsetmek istedim.

Kitabı alırken ne anlattığı ile hiç ilgilenmemiştim.Bosch’un en bilinen tablolarından Aptallar Gemisi’ndeki karakterler üzerine öykülerden oluşan bir kitap olduğunu öğrenmem yetmişti .Bosch’u sevdiğimi söylemiştim J

Sonra kitabı çok da sevdim.Resimdeki her bir karakter için yazılmış ayrı bir öykü vardı.

Benim kadar Bosch sever misiniz bilemem ama değişik bir anlatım tarzı ile hikaye okumak ister iseniz bu kitaba bir göz atınız .

Keyifle okumalar….

22 Ekim 2011 Cumartesi

HIERONYMUS BOSCH


Nefis bir kitap serisi keşfettim.Yapı Kredi Yayınları’nda ressamların hayatlarını eserlerini anlatan kitaplar serisi.

Ben ilk olarak en sevdiğim ressam olan Hieronymus Bosch’un kitabını aldım.Ve çok beğendim.Kitaptaki anlatımın yalınlığının yanında Bosch’un resimlerini hem bütün olarak hem de içersinden kesitler alarak göstermesi çok başarılı.Çünkü Bosch’un resimleri bitmeyen detaylarla dolu.Hepsini bu kesitlerde göremeseniz de resmin bütününde gezebilmeniz, görebileceğini en fazla detayı görebilmeniz için çok faydalı.

Bu özelliğin üzerinde neden durduğumu hemen açıklayayım.Lise’de Bosch’un Cehennem resminin  reprodüksiyonunu almıştım.Hala odamda duvarımda asılıdır ve ben neredeyse 18 senedir hala yeni  yeni detaylarını görebilmekteyim J Her tablosunu böyle çalışan bir ressamın resimlerinde dolaşırken hele de ilk kez ise bir rehber hiç de fena olmuyor J

Bosch hakkında okuduğum ilk kitap bu değil.Daha önce okuduklarımda ya da onun hakkındaki yazılarda Bosch’un eşi benzeri olmayan hayal gücü hep rahatsız bir düşünce yapısı ile dolaylı ya da dolaysız ilişkilendirilmişti.Bu kitapta öyle değil ve bu beni çok mutlu etti.Dehasının fark edildiğini görmek çok güzel.

Böylelikle Bosch’un neden benim en favori ressamım olduğunu da açıklamış oldum.Muhteşem hayal gücü!!!!! Beni büyülüyor.

Hadi diğer favori ressamlarımı da söyleyivereyim Frida Kahlo ve Dali.Yine hayal gücü işte J

Uzun yıllar resim yaptım.Resimle çok içli dışlı oldum.Uzun zaman sonra sadece okuyarak edilgen bir şekilde de  olsa resim dünyasına adım atmak da çok iyi geldi.

Çok kısa zamanda şıp diye okunacak bir kitap ama ben başucu kitabı olarak okudum.Her gün uyumadan önce Bosch hakkında okumak ve resimlerini incelemek çok dinlendirici oldu.

Ressamı bana göre çok güzel anlatan kitaptan alıntı bir ifade ile yazımı burada sonlandırıyorum.

“Bu ressamın eserlerini diğer ressamların çalışmalarından farklı kılan şudur : diğerleri insanın dış görünüşünü resmetmeye çalışırken,Bosch insanın iç dünyasını ,iç görünüşünü resimlemeye çabalamıştır” – Juan de Siguenza

Keyifle okumalar…

9 Ekim 2011 Pazar




1960 doğumlu. Lisans, master ve doktora eğitimini Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde yaptı. Halen aynı okulda öğretim üyesi.

Yayımlanmış beş kitabı var: Suskunlar (2008), Puslu Kıtalar Atlası (1995), Kitab-ül Hiyel (1996), Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri (1998), Amat (2005).

Can Yayınları kurucusu yazar Erdal Öz'ün anısını yaşatmak amacıyla ailesi ve yayınevi tarafından verilen Erdal Öz Edebiyat Ödülü'ne bu yıl, yazar İhsan Oktay Anar layık görüldü.

Okur Yazar Nane Şekeri yazar hakkında der ki…

Sevdiğim yazarlar sorulduğunda birçok yazar ismi sıralayabilirim.

Ama üç tane yazar var ki bu yazarların kitaplarının içerikleri,neyi anlattıkları hiç umurumda olmadan sadece onlar yazdı diye sorgusuz alır okurum.

İhsan Oktay Anar, Neil Gaiman  ve Trevanian .

İhsan Oktay Anar ise içlerinde ilk sıradaki favori yazarımdır.

Ama kitaplarını okurken ne kadar kendimi iyi hissediyorsam,yine o kitapları blogumda yazarken o kadar zorlandım.Anlatılacak o kadar çok şey var ki…

Kısaca şöyle söyleyeyim.Okumaktan çok büyük keyif aldığım,muhteşem tarzının büyük  hayranı olduğum bir yazar.

Duymamış olan olduğunu sanmıyorum ama okumayan varsa hiç zaman kaybetmeden bir kitabını alıp okuyuverin J

Keyifle okumalar…

8 Ekim 2011 Cumartesi



Kitabın Arka Kapak Yazısı

Eflâtun rengi hayaller kuran bir "suskun"un sözleridir, bu roman. İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. O ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... Sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin "gerçekliği"nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek.

Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliğin olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır. Sonsuzluğun derin sessizliğinin "nefesini üfleyen" ve ona "can veren" bir adamın hayallerinin ete kemiğe bürünmüş kahramanları, en az sizler kadar gerçektir; ya da siz, en az onlar kadar bir düş ürünü... Bağdasar, Kirkor, Dâvut, Kalın Musa, İbrahim Dede Efendi, Rafael, Tağut, Veysel Bey ve diğerleri... Onlar, sessizliğin evreninden İhsan Oktay Anar'ın düş dünyasına duhûl ederek suskunluklarını bozmuşlardır.

Bir meczûp aşkı tattı, bir âşıksa aşkına şarkılar yazıp ruhunu maviyle bezedi; diğeri, kaybolduğu dünyada bir sesin peşine düşerek kendini buldu. Nevâ, belki de, herkesin âşık olduğu bir kadının pür hayâliydi. Hayâlet avcısı, kendi ruhunu yakalamaya çalıştı. Zâhir ve Bâtın ise, zıtlıkların muhteşem birliğinde denge bulan iki ayrı gücün cisimleşmiş hâliydi.

Suskunlar'ı okuduktan sonra aynaya bakmak, yansıyan aksinizde gerçeği görmek, gördüğünüzü işitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz. Sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir, belki de "suskunlar"dan biri olacaksınız...

Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…

İhsan Oktay Anar’ın son kitabı.

Bu kitabı okurken ilk kez keşke musıkiden anlasaydım ,kitapla daha çok bağ kurabilirim diye düşünmüştüm ama çok da üzerinde durmamıştım .

Hatırladığım en net şey de bu.Sanırım o zaman doğru bir değerlendirme yapmışım.Çünkü şimdi kitabı anlatmak üzere bilgisayarın başına geçtiğimde klasik Anar anlatımı ve bu tespitim haricinde hiçbir şey hatırlamadığımı fark ettim.Ne bir karakter, ne de bir kesit, ne de bir his…İlginç!

Şu ana kadar okuduğum hiçbir kitapta böyle bir durum olmamıştı.Sanırım kitap ile yeterli iletişim kurmadan okumuşum ya da kafamın dağınık olduğu bir dönemde yeterli ilgi ile okumamışım.

Bir ara yeniden okuyayım.

Keyifle okumalar…