30 Ocak 2012 Pazartesi

TREVANIAN HAKKINDA…


Vikipedi’den yazar hakkında bilgi

Rodney William Whitaker, (doğum 12 Haziran 1931, New York - ölüm 14 Aralık 2005 İngiltere) ABD'li yazar. Romanlarında genellikle Trevanian takma adını kullandığı için bu isimle tanınır.

14 Aralık 2005'te 74 yaşında hayata veda etti. İngiltere'nin batısında adı açıklanmayan bir kronik akciğer hastalığı tedavisi gören Whitaker, 15 Aralık'ta toprağa verildi. Vasiyetine uygun olarak mezarının yeri açıklanmadı.

"Trevanian" adıyla yazdığı casusluk ve macera romanlarıyla ünlenen Rod Whitaker, kendi adının dışında, "Nicholas Seare" ve "Benat LeCagot" gibi birçok takma isimle değişik konularda eserler yayımladı.
Katya'nın Yazı, Şibumi, Hesaplaşma, Yirminci Mil Türkçe'ye çevrilen ve en bilinen kitapları. Kitapları dünyada milyonlarca basılan Whitaker, yaşamı süresince hiç ortaya çıkmayarak kendisini gizledi.

Şibumi (Shibumi) adlı macera romanı dünyada satış rekorları kırmıştır(Şibumi). Yazarın Yayımlanmış 10 kadar romanı 5 milyonun üzerinde satış yapmıştır. Türkçe’ye İnfazcı adıyla çevrilen ilk romanı The Eiger Sanction, ünlü oyuncu / yönetmen Clint Eastwood tarafından sinemaya kazandırılmış ve çok başarılı performans sergilemiştir.

Okur Yazar Nane Şekeri yazar hakkında der ki…

Off birsürü güzel şey söylemek istiyorum hakkında.

Öncelikle adının yazılışını her seferinde karıştırıyorum J Doğrusu Trevanian ama ben bazen Travenian yazabiliyorum J

Yazar ve kitap dendiğinde artık herkese neredeyse ezberlettiğim üç sevdiğim yazardan biridir kendisi.Hakkında hiçbir şey bilmiyorken Şibumi adlı kitabı ile tanıştım. Ama okuyarak değil.Kitap satışı ile ilgili çalıştığım dönemde Şibumi’yi deli gibi satıyorduk.Ben ilk kez görmüştüm.Çok satan kitaplara da önyargım vardı.Bir süre hiç ilgilenmedim.Sonra niye hatırlamıyorum bir tane de kendime aldım ve tanıştım Trevanian ile.

Şibumi’den sonra “aaaaa Katya’nın Yazı’nı okumadan olmaz “ yorumları nedeni ile onu da aldım okudum.Ve gördüm ki garip bir şekilde ben bu yazara bağlanıvermişim.

Gizemini, anlatımını,her kitabından bambaşka bir konuyu son derece güzel yazmasını çok sevdim.
Daha önce de söylemiştim.Her yaz bir Trevanian okuma geleneğim vardı.Hiç de sistemli bir karar değildi ama öyle denk gelmişti.Sonra biraz ara verdim bu geleneğe.

2 yıl kadar önce bir arkadaşım benim yazarın kendisini ve kitaplarını ne kadar sevdiğimi öğrenince Trevanian’ın Nicholas Seare adı ile iki tane kitap yazdığını, ikisini de okuyup çok beğendiğini söylediğinde aynı yazarın bambaşka bir tarzı ile tanıştım.Tabiii çok sevdim J

Öldüğünü öğrendiğimde çok üzüldüm.Sanki her zaman onunlaymışım gibi ölümünden çok etkilenmiştim.
İşte böyleeeee blogumda en sevdiğim üç yazarın da ( Trevanian,İhsan Oktay Anar ve Neil Gaiman ) hem kitaplarını hem de kendilerini yazmış oldum.Çok mutluyum J

Keyifle okumalar…                    

28 Ocak 2012 Cumartesi

İNCİ SOKAĞI



Kitabın Arka Kapak Yazısı

"Trevanian tiryakisi aslında alışılmadık harika bir tiptir: doğal seçkincidir, sinik olmaktan çok, gerçekçiliğin saldırısına uğramış bir idealistir, farklı bir trampetin temposuna uyarak yürüyen biri olmaktan çok, tek kişilik bir geçit töreninde kendi davulunu çalarak yürüyen kişidir.
-Trevanian-

Otuzlu yılların ekonomik krizi ve savaş yıllarında yıkık dökük bir mahalleden geçen hayatlar ile pencere önünde dinlenen radyo programları, müziği, şarkıları ve piyesleriyle küçücük bir kutudan çıkan dünya kadar hayalgücü...

Kendilerini kurtaracak olan "gemi"yi bekleyerek çaresizlik içinde yaşayan, yoksulluğun ve yoksunluğun fonda aktığı "küçük" insanların büyük" Amerikan rüyası...

Trevanian'ın ölümünden hemen önce yayınlanan son romanı İnci Sokağı, gerçek hayatına göndermeleriyle otobiyografik bir özelliği barındırıyor ve her zamanki dil, kurgu ve zaman kaydırmalarıyla birlikte bu sefer Dickens ve Steinbeck'vari klasik bir dille gizemlerle dolu yaşamının ilk yıllarına ışık tutuyor. En başa dönüyor. Müthiş gözlemler, ayrıntılı betimlemelerle koca bir dünya sığdırıyor çocukluğunu geçirdiği dar sokaklara...

Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…

Beni okuduğum Trevanian kitapları içerisinde en çok etkileyen İnci Sokağı olmuştur.

Demiştim ya çoğu kişi Şibumi ve Katya’nın Yazı arasında sıralama yaparlar, benim için ise en etkileyici olanı başkasıdır .İşte bu kitaptır okuduktan sonra Trevanian dediğimde ilk aklıma gelen.

Güzel anlatımını bu kez küçük bir çocuğun ( kendi çocukluğunun ) gözünden sunuyor.

Amerika’da büyük bunalımın yaşandığı yıllarda annesi ve küçük kız kardeşi ile yaşamını,ilişkilerini, çok zeki bir çocukken vazgeçmek zorunda kaldıklarını…Çok etkilenmiştim.İçime işlemişti.

Ekonomi formasyonundan uzak bir mühendislik eğitimi aldım.Sonrasında bu eksiği gidermek için mba yaptım.Master programındaki dersler ile tanıştığımda özellikle ekonomi ve tarihini işlerken 1930 lu yılların büyük bunalımını da detaylı olarak öğrenmiştim.Bu kitabı tesadüfen o dönemde okudum.Bir taraftan derste öğrenilenler,anlatılan örnekler diğer tarafta bu yılları yaşamış en sevdiğim yazarın çocukluğunu kendi anlatımından okumak.O dönemi neredeyse yaşamıştım.

Yeniden kitaba dönersek yaşanmış zor yıllar üstelik bir çocuğun gözünden okuyucuyu duygusallığa boğmadan anlatılıyor.

Benim en çok etkilendiğim ise kitabın başlangıcıdır.Aynı zamanda ilk bölümün de adıdır.Yeşil Pasta!
Küçücük bir çocuğun hayali ve hayalinin nasıl sonlandığı…Çok etkilenmiştim.

Genellikle bahsettiğim kitaplarda mutlaka okuyun, kaçırmayın diye yönlendirmeler yapmaktan hoşlanmıyorum.Ama bu kitap için istisna yapacağım.Okuyun  yaa!

Keyifle okumalar…

25 Ocak 2012 Çarşamba

KASABA


Kitabın Arka Kapak Yazısı

Yazar, Trevanian olunca, herşey gizemli ve görkemli olur kuşkusuz. İlginç yazarımız bu kez Kanada'nın küçük kasabası Main'den, koltuğunun altında elinizdeki kitapla geçti!

Nedenleri Nazi kaplarına uzanan, kızıl saçlı, çok güzel bir kadın için bıçakla ve cerrah ustalığıyla işlenen cinayetler ve huzuru kaçan sakin kasaba...

Olaya el koyan deneyli, babacan, kurallara pek uymayan yaşlı polisin çaresizliği ve çözümsüzlüğün labirentinde kayboluşu... Öyle bir kayboluş ki, artık cinayetin değil gizemin, katilin değil söylencenin peşindedir...

Fakat bu kitap klasik bir polisiye değil, anlatımı, kurgusu ve diyalogralırla bir edebiyat keyfidir. Başka bir deyişle Trevanian Yapıtı...

Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…

Bugün, dün başlayan grip nedeni ile işe gidemedim.Evde dinlendim ve biraz da evde çalıştım.

Sevgili Leylak Dallı’nın blogunda bahsettiği,sevgili beste’nin çorbasını yaparak ve ilaçlarımı alarak kendime iyi bakmaya çalıştım.( çorba nefis bişi .yapması da kolay.deneyin derimJ)

Bu yazıyı sabahtan beri ha şimdi yazayım, dur biraz uyuyup öyle yazayım, ay aslında sonra mı yazayım diyerek geçirdiğim düşünce süreçlerinin sonunda birazdan annemin başlayacak dizisi nedeni ile bilgisayarı kendisine teslim etmem gereken son 30 dakika içinde yazmaya karar verdim J

Bir dönem her yaz bir tane Trevanian okumak şeklinde çok da planlı olmayan bir geleneğim vardı.Kasaba da o dönemde okuduğum bir kitaptır.Nicholas Seare adıyla yazdığı kitapları ile yeniden bir dönüş yaptım.Bu yaz da bir Trevanian daha okuyayım bari.Güzel bir gelenekti.

Kasaba, bende çok iz bırakan bir kitap değildir.Yazarı çok sevdiğim için güzelce okuduğum ama illa da okuyun diye önereceğim bir kitap değildir.

Bu cümleyi okuyunca kendimi kötü hissettim.Sanki  başarısız bir kitapmış gibi oldu.

Okurken hiç sıkılmadım.Yine keyifle okudum ama Şibumi gibi Katya’nın Yazı gibi etkileri gümbür gümbür olan iki kitaptan sonra biraz daha geri planda kaldı diyebilirim.

Benim gibi ne olursa olsun ama Trevanian olsun diyenlerdenseniz okumanızı öneririm.

Keyifle okumalar…

23 Ocak 2012 Pazartesi

KATYA’NIN YAZI



Kitabın Arka Kapak Yazısı

Yarattığı kahramanlar kadar gizemli bir yazar. Kim olduğunu yalnızca yayıncısı, nerede olduğunu ise yalnızca kendisi biliyor. Şu anda hangi adreste oturduğu ise herkesten gizli..."Herkesin kimliğini merak ettiği yazar bu kez de Bask bölgesini mekan seçmiş romanına.Genç bir doktor Birinci Dünya Savaşı'nın eşiğinde hayatının ilk aşkını yaşıyor...Ve bu olağanüstü öyküyü İkinci Dünya Savaşı öncesinde anımsadığı şekliyle anlatıyor. Bir aşk romanı görüntüsünde, insan ruhunun derinliklerine iniyor.Umulmadık dönüşlerle sürprizli bir son hazırlıyor."

Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…


Benim için değil ama Trevanian okuyan pek çok kişi için Şibumi’den sonra ikinci sırada Katya’nın Yazı’nın olduğunu gördüm hep.Hatta daha önce gelir diyenler bile oldu.
Dedim ya benim için öyle değil.

Ama bu da çok güzel bir roman.Sakin sakin kahramanları tanırken,onlarla ilgili olayları siz de yaşarken tam “hah işte sonu şöyledir” dediğiniz bir anda hiç de beklemediğiniz ( en azından benim için öyle oldu) bir son çıkıveriyor karşınıza.

Ben hafif bir sarsıntı geçirdiğimi , büyülendiğimi ve “aaaa…eveeeeet…tabiiii..aslında bunu kitabın şırasında işaret etmiştiiiii…” gibi tepkiler verdiğimi gayet net hatırlıyorum.Kocaman açılmış ağzımı da toparlamak zorunda kalmıştım J

Trevanian’la devam etmek isteyenlere

Keyifle okumalar…





18 Ocak 2012 Çarşamba

ŞİBUMİ



Kitabın Arka Kapak Yazısı

İnanılmaz ölçüde karışık ve özgün bir roman kahramanı Nicholai Hel.

Yarı Rus, yarı Alman asıllı koyu bir Amerikan düşmanı. Şanghay'da doğmuş, bir Japon generali tarafından büyütülmüş; bir Japon bilgesinden de 'Go' oyunu öğrenmiş. Bask dili dahil yedi dili ana dili gibi konuşuyor. Plastik kartla ya da kurşun kalemle bir insanı rahatlıkla öldürebilecek ustalıkları da edinmiş.

 Üstün düzeydeki 'yakın algılama' yeteneği yüzünden fotoğrafı bile çekilemeyen bu profesyonel terörist avcısı, terörcü, korkusuz mağaracı, yenilmez savaşçı ve gerçek feylesof, günün birinde emekli olarak yaşadığı şatosundan çıkıyor; amansız ve acımasız bir dövüşe katılmak üzere...
Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…

Eğer Trevanian okumaya başlamayı düşünüyor iseniz ilk kitap budur!

Hızlıca, sürükleyici bir şekilde okuyup bitiriveriyorsunuz.Kurgu çok güzel, anlatım dili harika,  kahraman çok etkileyici .

Trevanian’ın okuduğum hiçbir kitabı kendine has anlatımı dışında hiçbir ortak yön taşımaz. Ama okurken hep yazarın tarzını hissedersiniz.Ve ben bunu çok seviyorum.

Şibumi bana göre tam bir yolculuk,tatil kitabı.Kafamı kaldırmadan okumuştum.

Sizlere de

Keyifle okumalar…

16 Ocak 2012 Pazartesi

1339… YA DA ÖYLE BİR YIL


Çok gezmiş, çok görmüş sokak satıcısıyla onun "aydın" arkadaşının yolunun, soğuktan donmamak için gizlice girdikleri boş bir malikaneye düşmesiyle başlıyor masalımız.

Tahmin edileceği üzere malikane boş değildir. Yalnızca sakinleri köşelerine çekilmiş Tanrı’ya dua etmektedirler. Niye mi? Çünkü bu gece dünyanın sonudur ve yarın olmayacaktır. Dolayısıyla cennet ile cehennem arasında bir tercih yapmak zamanı gelmiş de zamanı geçmiş midir bilinmez.

Cehennemin kapısından biraz uzaklaşmak için edilen dualar çok da sebepsiz görünmüyorlar çünkü. Elbette kimse kusursuz değil! Bunu becerebilenler ne alâ, ama zor görünüyor hem de herkesin aynı yönde dua etmesine rağmen.
Ne yazık! Okuyun siz de göreceksiniz.

Nane Şekeri’nin Yorumu:

Bu kitabın peşinden çok koştum. Peşinde koşarken de bayağı bir “bunlardan sen ne anlarsın ki “tavrı ile karşılaştım. Oysaki çok anlarım :)

Tam bir Travenian hayranıyımdır. Okumadığım çok az kitabı vardır.Asıl adı Rodney William Whitaker dır ve Travenian adı en sık kullandığı takma addır. Travenian’ın yanı sıra Nicholas Seare adıyla da iki tane kitabı olduğunu öğrendiğimde tabii büyük bir hevesle başladım aramaya.

Kitaplardan diğerinin adı da “ Kaba Saba Masallar” ama kitapçılarda bulamadım. Bulamadığım gibi bir de öğle tatilimde gittiğim bir kitapçıda “ anlıyorum ama Travenian’ın sadece bu kitapları vardır, siz bunları okuyun, Travenian başka kitap yazmadı, diğer isimle bir kitabı yok üstelik öldü sanırım” diyerek benim okuma bilgi ve seviyemi tartabildiğini sanan biri ile karşılaştım. Bir de elime yazarın en ünlü kitabı olan Şibumi’yi tutuşturmasın mı?"Hadi bacım, sen önce bunu bir öğren "der gibi...

Peki, bana ne oldu bu arada? Kan, beynime çıkıverdi normal olarak!!!

Böyle her şeyi ben bilirim, siz nereden bileceksiniz tavırları beni anında uçan tekme moduna soktuğu için bu sefer de durum değişmedi. Ve ben yazarın asıl adı ile başlayıp, kitaplarını okumamla devam edip ölüm yılını da söyleyiverince ( çünkü ben öldüğünü sanmıyor, biliyorum !!!) neye uğradığını şaşırarak, allak bullak bir surat ile nihayet geçti stoklarını kontrol etmek üzere bilgisayara. Stoklarında da yoktu zaten kitap.

Öyle herkese bilmişlik yapmaması gerektiğini öğrettiğimi düşünüyorum.

Neyse internetten sipariş verdim o da çok geç geldi. Diğer siparişim olan “Kaba Saba Masallar” hiç gelmedi, bulamadılar. Anlaşıldığı üzere temini zor bir kitap :)

Kitap, küçücük, incecik,içinde var 1 hikayecik… Eski bir halk masalının yazar tarafından yeniden yorumlanması şeklinde yazılmış.

Kıyamet gününden önceki gece evlerine gelen davetsiz misafirlerin, hayatlarında yaptığı şaşırtıcı değişikler keyifli bir dille anlatılıyor :)

Hikâyenin kahramanlarının, olayların akışında çıkarları için nasıl da birbirine sırt döndüğü, halkı temsil ettiğini her fırsatta söyleyen birinin mevkii sahibi olma şansı yakaladığında ideallerinden nasıl da hemen vazgeçtiği ve yeni yaşamına ne kadar çabuk uyum sağlayabildiği çok güzel işlenmiş.

Kitabın temini zor ama bulabildiğinizde eğlenceli bir şekilde okuyabileceğiniz bir kitap.

Keyifle okumalar…


Not : Bu da Nane Şekeri  blogumdan bir yazı.20 ekim 2009 tarihinde yazılmıştır.-Okur Yazar Nane Şekeri



Kitabın Arka Kapak Yazısı

15 Ocak 2012 Pazar

KABA SABA MASALLAR

Kitabın Arka Kapak Yazısı

Bir dilencinin malikane kapısında inildemesiyle başlar masal. Kimin masal kimin gerçek hikayeler sevdiği gözünden okunamaz ya, bu malikane sahibi de masalı seviyor işte.

Ve anlatılmasını istiyor yeni dilenci, eski Şövalye Lancelot’tan kendi zamanını, yaşadıklarını ve Kral Arthur’un Yuvarlak Masa Şövalyeleri’nin ters yüz edilmiş hallerini ya da Hektor ile Aşil’in ‘masalsı’ hikayesini.. .

Başlıyor dilenci-şövalye de güzeller güzeli Elaine’nin yardımıyla masallarını anlatmaya ve yedikleri içtikleri yanlarında kâr kalarak!...

Merak ediyorsanız siz de bir göz atın hangisinin masal hangisinin gerçek olduğuna bakarak.

Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…

Aman efendim bu kitabı nereden başlasam da anlatsam sancıları içerisindeyim.

Kitabın bana geliş şeklinden mi ,ne kadar beğendiğimden mi, yazarına olan hayranlığımdan mı başlasam bilemedim.

Kaba Saba Masallar, çok uzun zamandır aradığım, bir süre bulmak için bayağı bir çaba sarf ettiğim bir kitaptır.

Tam aramalarıma ara verdiğim ,  hatta utanarak itiraf ediyorum unuttuğum  zaman mekan kavramlarını karıştırdığım bir mesai gününde çok sevgili iki arkadaşım tarafından bir kargo ile bana hediye edilmesi ile kavuştum  kitabıma.

Beklemediğim bir anda hediye almanın güzelliği, bu hediyenin bir kitap olması , üstelik bu kitabında en sevdiğim yazarlarından birine ait ve benim peşinden koştuğum bir kitap olması gibi bileşenlerin oluşturduğu mutluluk halim ile havalara uçtuğum bir anın yaşanması …

Canım arkadaşlarım beni böyle bir ruh haline sokuverdiler J

Hemen akşam iş çıkışı serviste başladım okumaya.

Çok güzel,  çok eğlenceli bir kitap. Açık saçık ve muzır bir anlatım dili var hemen baştan söyleyeyim. Adı üzerinde Kaba Saba Masallar işte J

Baştan sona ağzım kulaklarımda okudum.

Kahramanlarımız Baron, karısı ve kızı akşam yemeğine yeni papazlarını davet ederler.Baron’un tek derdi yeni papazın da eski papaz gibi masal anlatma yeteneğinin olmasıdır.Ama insan her zaman umduğunu bulamıyor .Yeni papaz  bu çizgiden biraz uzaktır J

Neyse beklenmedik iki konuk ile değişen akşam yemeği programında tam da Baron’un istediği gibi masallar anlatılmaya başlanıııır J

Bildiğimiz efsaneleri ve bu efsanelerin kahramanlarını farklı bir anlatım ve yaklaşım ile dinlemek çok eğlenceli oluyor.

Truva Kenti’nin düşüşü, Merlin ve Arthur’un hikayesi gibi…

Hiçbir anından sıkılmadan okudum. Değişiklik bir şeyler okumak isterseniz kitaptan ediniverin J

Keyifle okumalar…

12 Ocak 2012 Perşembe

HER YÖNÜYLE YOGA



Kitabın Arka Kapak Yazısı

Yaşamınız gitgide daha stresli hale mi geliyor? Formunuzu kaybettiğinizi mi düşünüyorsunuz? Yoksa
yalnızca yeni bir şey denemek mi istiyorsunuz? Sertifikalı yoga öğretmeni Cynthia Worby'nin yazmış
olduğu Her Yönüyle Yoga kitabı 500 yıldan uzun süredir uygulanmakta ve kişinin yaşamını değiştirebilme özelliğine sahip bu sanat biçimi ve bedensel sistem konusunda mükemmel bir başlangıç kitabı.

Her yönüyle Yoga kitabı sizi yoganın temel ilkeleriyle tanıştırıyor ve kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak temel duruşlardan, belirli rahatsızlıklara yönelik özel duruşlara kadar, yogaya nasıl başlayabileceğinizi gösteriyor. Kitapta anlatılan kolayca uygulayabileceğiniz konuları:

- Basit gevşeme ve meditasyon teknikleri

- Yogayı günlük yaşantınızın bir parçası haline getirmeye yönelik pratik ipuçları
- Sırt, boyun ve omuz ağrılarını dindiren esneme hareketleri
- Savaşçı duruşu ve güneş selamı gibi enerji veren yoga  duruşları
- Kadınlar, çocuklar ve yaşlılara yönelik özel öneriler Her Yönüyle Yoga kitabı, stres düzeyinizi azaltmanıza, daha rahat nefes almanıza ve daha sağlıklı bir yaşam sürmenize yardımcı olacak.

Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der  ki…

Hah bu hatunun bir yogası eksikti! diyebilirsiniz J

Evet,yaklaşık 2 yıldır düzenli olarak yoga dersleri alıyorum.Şunu kesinlikle söyleyebilirim hayatım boyunca kendime yaptığım en iyi yatırımlardan birisidir yogaya başlamak ve yoga yapmaya devam etmek.

Artık haftada 1 gün derse giderken diğer günlerde kendi yoga seanslarımı kendim yapabiliyorum J
Kitabı anlatmaya da geçeceğim ama öncelikle yoga çenem düştü ( hep böyle oluyor yoga düğmeme basılınca susturabilene aşk oldun ) belki yeni başlamak isteyenleriniz olur diye düşünerek birkaç bilgi vermek isterim.

Yogaya ilk kez başlıyorsanız benim size tavsiyem önce kitaplar ve videolar olmayacak.Öncelikle bu işi çok iyi bilen ve iyi öğreten bir yoga eğitmeni ile çalışmaya başlamanız olacak.Yoga duruşlarının çoğu çok kolay gözükmekle birlikte duruşu doğru yapıp yapmadığınızı eğitmen eşliğinde öğrenebilirsiniz.Aksi halde hiçbir verim alamadığınız gibi kendinizi sakatlayabilirsiniz de.Aman dikkat!

Duruşların yanı sıra hareket esnasında doğru nefesi nasıl ve ne sıklıkla alacağınızı öğrenmelisiniz.
Seçtiğiniz eğitmenin yoga eğitimini, diplomalarının geçerliliğini araştırın.Şaka değil, bedeninizi emanet ediyorsunuz.

Benim edindiğim tecrübelerden şunu da söyleyebilirim.Yeni başlıyorsanız ya da uzun ara verdikten sonra yeniden başlıyorsanız ilk etapta boyun duruşlarına çok temkinli yaklaşmanız hatta uzak durmanız.Boyun kaslarınızı geliştirmeden,vücut esnekliğinizi tam kazanmadan bu tip duruşların yapılmasına ben pek sıcak bakmıyorum.

Zamanla bu işin içine girdikçe, doğru yapmaya başladıkça vücut yapınız ve spor geçmişinize bağlı olarak yoga duruşları ( asana ) nızı belirleyebilirsiniz.

Bu kadar laftan sonra kitaba geçeyim hemen.

Yazarı Cynthia Worby

Öncelikle okuyucuyu çok sıkmadan, boğmadan yoganın içeriği,tarihçesi , sınıflaması gibi konularda bilgilendiriyor.( Yoga dünyası dipsiz bir kuyu gibi.O nedenle bu bilgileri derli toplu ve özet halinde verilmesi çok faideli oluyor J)

Sonrasında ayakta ,oturarak ,sırtüstü… yapılan temel yoga hareketleri hem resimli hem de detaylı olarak anlatılmış.

Ben hiç olmazsa ısınma ve gevşeme hareketlerimi yaparak günümü tamamlıyorum.İş yoğunluğum nedeni ile şu sıralar az uyuyabiliyorum ama yoga yaparak yattığımda çok verimli uyuyabiliyorum ve sabah çok iyi uyanıyorum.

Bir de meditasyon bölümü bulunuyor. Kitabın tamamında küçük bir bölüm ama meditasyonun tanımı ve yararları konusunda güzel bir şekilde konuya giriş yapmanızı sağlıyor.

Tek sevmediğim yanı. Fotoğraflar siyah beyaz. Renkli olsa daha iyi olurdu.

Keyifle okumalar…

9 Ocak 2012 Pazartesi

RAKI BALIK AYVALIK



Kitabın Arka Kapak Yazısı

Ayvalık... Asırlardır yeme içme ve eğlence kültürümüzde önemli yeri olan, rakının hayat bulduğu, yeşerdiği yerdir. Bu kitapta sunulan tariflerle Ege ve Ayvalık mutfağına doğru kısa bir yolculuğa çıkacak, kadehinizdeki rakıya seçkin eşlikçiler bulacaksınız.

Karides Çorbası, Balık Paçası, Fenerbalığı Çorbası, Taratorlu Deniz Börülcesi, Kızarmış Peynirli Közlenmiş Kırmızıbiber ve Patlıcan, Midye Salatası, Balık Pastırması, Uskumru ve Palamut Turşusu, Yağda Kızarmış Kabak ve Tarator Sos, Enginar Ezmesi, Deniz Kestanesi, Kalamar Yumurtası Kavurması, Tereyağında Konyak Soslu Deniz Ürünleri Kavurması, Fenerbalığı Kavurması, Muska Böreği, Kalamar Kokoreç, Papalina, Sütlü Balık, Lipsos Buğulama (Adabeyi), Sahanaki, Trança Şiş, Fırında Kefal Kebabı, Kalamar Pilaki, Midyeli Barbunya Pilaki, Kabak Çiçeği Dolması, Midyeli Lahana Sarması, Kalamar Dolması, Fıstıklı Parfe, Kremalı Kürek Helvası, Bademli İrmik Helvası... ve daha pek çokları...

Yaşamlarının önemli bir bölümünü Ayvalık'ta geçiren Erkan Acurol ve Arzu Acurol çifti, on beş yılı aşkın süreyle Ege ve Ayvalık mutfağını incelediler. Yarım asırlık bir gurme olan Erkan Acurol leziz ve özgün tarifleriyle yurtiçi ve yurtdışında yirmi iki ödül kazandı. TV, gazete ve yemek dergilerinde sağlıklı beslenme konusundaki bilgilerini izleyicileriyle/okurlarıyla paylaştı.


Okur Yazar Nane Şekeri kitap hakkında der ki…

2012 yılında ilk bahsedeceğim kitabın keyifli bir kitap olmasını çok istemiştim.

Aynı anda okuduğum 8 tane kitabın arasına Rakı Balık Ayvalık’ı sıkıştırarak bu isteğimi gerçekleştirmiş bulunmaktayım J

Deniz ürünlerine ve rakıya düşkün biri olarak kitabı çok beğendiğimi söyleyerek başlamalıyım.Sadece yemeyi de değil deniz ürünlerini,mezeleri pişirmekten de çok keyif alırım.Aşçılar diyarından gen taşımamın bunda etkisi var diye düşünüyorum.

Rakı Balık Ayvalık kitabı her şeyden önce görsel yanı ile çok başarılı.Çok güzel fotoğraflanmış tarifleri ve kitap içeriğinin düzeni ile okuyasınız,hemen içindekileri pişiresiniz ve yiyesiniz geliveriyor.

Sonraaaa sayfaları okumak için açtığınızda rakı ve kültürü üzerine temel bilgiler güzel bir çerçevede ( ne eksik ne dağınık ) karşınıza çıkıyor.

Neler mi anlatılıyor?Birkaçı şöyle…

Rakı üzerine,rakı adabı, iyi rakı içimi,rakı ve beyaz peynir ilişkisi…

Bunlara ilave olarak Ege Denizi’ndeki balık türleri Yıllık Takvimlerine göre anlatılmış ve mevsimine göre hangi balık nasıl pişirilerek yenmelidir şeklinde örneklenmiş.Sadece bir yemek, meze kitabı değil aynı zamanda balık bilgisi için güzel bir rehber.

Balık yemenin faydaları ve kısaca balık dünyası üzerine bir yazı ile tariflere geçilmiş.

Tarifler çorbalar,salatalar,soğuk mezeler, ara sıcaklar,balık yemekleri,pilakiler,dolmalar,tatlılar başlıkları ile anlatılmış.

Keyifle okumalar…Hayır, bu kez keyifle pişirmeler ve afiyetle yemeler … J

1 Ocak 2012 Pazar

TCHIBO OKUMA LAMBASI


Okuma lambalarını çok kullanırım.Her zaman çantamda bir tane bulundururum.

Günlük okuma süre dağılımım ağırlıklı olarak akşam iş dönüşünde serviste oluyor.Akşamları köprü trafiğinden en az şekilde etkilenmemin en iyi yolu bana göre yolda kitap okumak.

Bununla birlikte bu zaman dilimini uyuyarak geçirmek isteyenler de olunca serviste bir anda ışıksız bir ortamda kalıveriyorum.Benim de okuma ihtiyacım göz önüne alınırsa bana da ışık lazım.İşte bu noktada küçük okuma lambaları devreye giriyor ve çok işe yarıyor.

Tchibo’nun son temasında fotoğrafta gördüğünüz okuma lambası var.Fiyatı 18.95 TL.

Rengi çok şirin.Son derece hafif ve çok az yer kaplıyor.Oldukça da iyi aydınlatıyor.Kullanımı da çok kolay.
Paketinin içerisinde kalem pili ile birlikte garanti belgesi, kullanım klavuzu ile alıyorsunuz.

İlgilenenler olursa bu tema önümüzdeki hafta Perşembe gününe kadar devam edecek.

Keyifle okumalar…